Antalya, Çıralı ve Olympos - tatil devam ediyor

3 gün köy bize yetti de arttı bile. Rotayı Antalya' ya çevirdik. Akşam yemeği saatlerinde merkeze vardık ve evinde bizi bağrına basacak arkadaşlarımızla buluştuk. Ama yoo! Hemen eve giremedik! Alpi efendisinin biriktirdiği bayram harçlıklarıyla almayı planladığı bir şey vardı.


"Madem bayram, madem tatil; ben de istediğim gibi dinlenip, kendmi mutlu edeceğim. Yoksa bu hiç adl değil!" dedi ve avm'  lerden birinde aldık soluğu. ganimetler hala kucakta yalnız:) Adını sanını duymadığımız bir kaç astronomik fiyatlı oyuncaktan sonra- Şekil şemal de yoktu üstelik. Ne cins oyuncaklar üretiyorlar ve Alpi bunların hepsini nereden öğrenebiliyor? Tonka arabaları için garaj almakta karar kılındı. Eve döndük, yemekler yendi. Alpi yeni oyuncağıyla oynamaya daldı, biz de çay eşliğinde derin bir sohbete.


3 gün, 2 gece Antalya bize yetti. Daha ilk gece avm için arabadan indiğim anda nefes almakta zorlandım! Ne biçim nemi var yahu bu şehrin. Yıllar önce yağtığımız gibi Kale İçi' nde turladık -bu kez Alpi de bizimleydi- bol kedi sevdik, evin kızıyla bir olan Alpi; yavru sokak kedisini beraberimizde götürmedikleri için surat astılar, teyze oğluyla buluştuk. Antalya merkez bana göre değil arkadaş, illa ki Bodrum!

Antalya' dan çıkıp; asıl tatil arkadaşlarımızla buluşmak üzere Kemer' e doğru gittik. O andan itibaren iphone krizimiz başlamış oldu! Tatil sona erip, eve adım atana dek de Alpi bizi zorlamaya devam etti. Her 5-10 dakikada bir "Sıkıldım! Puff! Telefon olsaydı mutsuz olmazdım. Baba, telefonu versene. Anne, izin verir misin? Büyüyünce ben de telefon alacağım ve size yasaklayacağım; görürsünüz siz!" Tatilimizin zor geçen kısımları bunlardı. Arabayla seyir halindeyken ve molalarda zaman zaman hayatımızdan bezdik. Yetmedi; yanımızdakileri de bezdirdik. Onlar bilmiyor ama; "Çocuklu hayat, paylaştıkça güzelleşiyor. Nihahahahooho ;)
İlk durağımız "Ulupınar Şelale Restoran" Yeryüzünde bir cennet... yazıyor bröşüründe. Öyleydi. Nasıl serin, dinlendirici ve leziz yemeklerin olduğu bir mekandı orası öyle.

Şu an hava 8 derece ve şort - tişört - sandalet görmek, hele ki oranın serinliğini de hatırlamak; insanı ürpertiyor. O sıcaklarda gerçekten cennetten bir köşeydi. Alabalıklara ve ördeklere kayıtsız kalamazdık.

Yarın bu sıpanın boyunu ölçelim. Ne kadar da büyüdü..


Gezimiz boyunca bizi hayallerden hayallere koşturacak ağaç evlerden ilkiyle karşılaşmış bulunuyoruz.

 
Karnımızı doyurduk, dinlendik ve yine plansız programsız yollara düştük. Çıralı' ya geldik. Çarşısında bir aşağı bir yukarı ilerledik ve gördüğümüz ilk oteli aradık. Tek akıllı biziz ya; arefe günü şıp diye yer bulacağız ya; hem de iki aile, toplam yedi kişi! Bulamadık tabii ki. Tek tek her otel, pansiyon tabelasının önünde durduk ve aradık.
Çıralı, genel olarak sevimli, sıcacık bir belde. Dikkatimizi ilk çeken şey; herkesin bisikletle gezdiğiydi. Toprak yol, süslü püslü moda takipçileri yok. Bandanasını, şortunu ve parmak arası terliklerini geçiren; binmiş bir bisiklete ve sürüyor. Evet, doğru yerdeyiz. Bir de yer bulabilsek. Bizim gittiğimiz dönemde Caretta Caretta' lar, sabahın erken satlerinde hala kumsaldan denize ulaşıyormuş.


Önce meyve ağaçlarının altında Fethiye' li bir ailenin işlettiği bir pansiyona girdik. O sırada uyuyan Alpi' yi bahçedeki hamağa yatırdık ve çayımızı içmeye başladık. Bu tatilde o kadar çay içtim ki! Hayatım boyunca bitirdiğim bardakların 2 katını falan geçtim ve daha da iflah olmam. Artık ben düzenli bir çay içicisiiyim :) Bahçe, aile ve odalar çok sevimliydi. Buradaki problem; iki aileye bir klimalı oda ve bir depo düşüyor olmasıydı. O kadar talep olmuş ki; yedek yatakları sakladıkları depoyu da odaya çevirmişlerdi. Ne bizim ne de diğer ailenin bu sıcakta klimasız bir odada yatmasına gönlüm razı olmadı ve bulduğumuz ikinci pansiyona gittik. İlki ne kadar iç açıcıydıysa; bu da o kadar iticiydi. Bahçe bakımsız; çiçekler solmuş, her yerde yabani otlar, yarı dolu havuz sanki son yağmurdan yadigar ve kim bilir en son ne zaman temizlenmiş. Odalara bakmaya çıkmadım bile ve burada da kalmamakta kararlıydım. Diğer ailenin lideri tarafından tatilin arızası seçildim :P Yüzüme söylemedi fakat gözler kalbin aynasıdır :)) Bana ne arkadaş; 4 yıldır tatil yüzü görmemişim. Gecesi 120 TL' ye burada kalmam da kaldırtmam da! Kalamadık hehe.
Çıralı' nın girişinde gözüme bir pansiyon kestirmiştim: "Caretta Caretta Pansiyon". Her şeyi göze alarak, Çıralı' nın en sonundan tekrar en başına geldik ve BİNGO!
"Boş odamız var".
Hem de hepimize yetecek kadar. Klima, kesintisiz internet, bla bla bla.., otopark ve sabah kahvaltısı. Tamam işte! "Yalnız bu şubemizde değil de diğer şubemizde."
-"Olur olur. O nerede?"
"Çıralı' nın öbür ucunda" Hey Allah' ım sana geliyorum! ya da zaten yanımdakiler beni Sana gönderecekler! 
"Şimdi buradan çıkıyorsunuz, .. camiinden sola döneceksiniz, 400m gidip sağa döneceksiniz, 200m ileride pansiyonumuz. Zaten orada sadece pansiyonumuz var. Haa, bir de yol biraz bozuk."
-"Piki. Milleeeet, çok yakınmış, bizi takip edin" :P


Çok ama çok güzel bir yerdi. Hepimiz memnun kaldık. Bitişik ağaç kulubelerde kaldık. Sıcacık, tertemiz, sanki yazlığınızın bahçesindesiniz. Hamakta sallandık, kapı önünde sohbet ettik. Sabah 06:00' daki yogaya katılamadık :P Geniş odalar, 0-6 yaş ücretsiz. Burada bir parantez açayım; bütün Çıralı bir olmuş, çocuklu ailelerin çırasını yakmaya and içmiş gibiydi. "Tam pansiyon .. kadar, yarım pansiyon... kadar ve çocuklar için %50 ödeyeceksiniz." Caretta Caretta, öyle bir yer değil; kesinlikle tavsiye ederim. Oralara yolum ne zaman düşerse artık başka bir mekan aramam. Özellikle de o; Çıralı' nın sonundaki şube tercihim olacaktır.


Aile boyu bisikletlerden ücretsiz yararlanılıyor. Bahçede size çeşitli kümes hayvanları eşlik ediyor. Yemek bölümünde sevimli bir kütüphane oluşturulmuş. Okuyup, yerine koyuyorsunuz. Kahvaltı da oldukça zengindi.


Bizim odamız. En yakın zamanda tekrar kalabilmek dileğimdir.


Yıllardır Olympos' a karşı sebebini bilmediğim, manasız bir önyargım vardı. Zaten Bodrum hariç tüm tatil beldeleri; Milas' tan öte tüm ören yerleri tü kakaydı benim için de; buraya karşı ayrı bir gıcıklığım vardı. Bir kez olsun gidip görmüşlüğüm, ve hatta yakınından geçmişliğim bile yoktu. Adı üstünde manasız işte! Yol arkadalarımızın lideri Olympos deyince benim aklımda Çıralı' da bir gece daha geçirmek vardı ; pek de memnun olmadım. RifBaba' yı bir yokladım; ncık gidilecek. İyi peki dedim ve geldik. Kaybettiğim yıllara nasıl pişman oldum nasıl. Güle oynaya aldattım Bodrum' u. Dağcılar, yol boyunca sağlı sollu ağaç pansiyonlar, Çıralı' daki "rahat insanlar" ın bir üst "level" ları buradaymış meğerse. Aklıma güzel sanatlar fakültesindeki günlerim geldi. Aynı modeller, 30-40 yaşına gelmiş ve burayı mesken tutmuşlar gibiydi. "Çarpışma" nın tüm bölümleri gözlerimin önüne geldi. RifBaba' yla şu köşeden İpek & Burak çıkacak sandık bir ara:) Müze kartlarımız da işe yaradı.


Hem gidişte hem de dönüşte ördeklerle yüzdü bizim ördek de.


Çıralı' dan Olympos sahile yürüyerek ve bir farklı yoldan daha araçla gidilebiliyordu. Biz bu rotayı terch etmiştik. Caretta Caretta' lar buraya da yumurta bırakıyormuşlar. Zaten bundan sonra onların yumurtlamak için tercih ettikleri sahilleri takibe alacağım. Keretalar, süper üper yerleri seçiyorlar.


Olympos sahilden Tahtalı Teleferik. Sevgili makinamızla RifBaba tarafından çekilmiş. Olympos çıkışında verdiğimiz çay molasında tesadüfen öğrendik teleferiği. Ayrıntılı bilgi için bir TIK. İçimiz gitse de; 2365m yükseklikteki teleferiğe, aramızdan gönüllü çıkartamadık. Hiç de tırsmadık; biz, çoluklu çocuklu insanlarız bir kere! Böyle büyük sorumluluklarımız varken, maceraya atılmak akıllıca değil. MIH!

Mavi can yelekli olan Alpi. Arkası dönük olan pembe simitli kızcağız neler yapmadı ki Alpi ile arkadaş olmak için. Amanın bizimkinde bir afra, bir tafra. Burada da kendisini hedef almış arkadaş adayından kaçarken görüntülendi. Hem yandan yandan sırıtıyor, hem de rahat bırakın triplerinde. İstemez; yan cebe :P
Gönülsüz olarak Olympos' a gelen ben; gece burada konaklayamayacağımızı öğrenince, gönülsüz olarak arabaya bindim. 1 gecemiz kalmıştı geriye ve dönüşsıkıntılı olmasın diye İzmir' den daha da uzaklaşmamaız gerekiyordu. Halbuki daha Kaş ve Kalkan vardı aklımızda. En yakın nereye gidip kalabiliriz derken; Beril' in annesi' nin tavsiyesiyle Adrasan' da karar kıldık.

2. bölümün sonu

0 yorum:

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More