Düşün taşın zordur işin


Kuzi oldu 10 aylık. Alpi' nin okulunun açılmasına kaldı 1 hafta. -Okulun ilk haftası bitti ama bu  uykusuz anne anca yazısını bitirebildi  Instagram' i #beslenmecantasi ile şenlendirmeye başlayacağız. Eylülle birlikte okul öncesi kurumlar da yeni seneye merhaba diyecekler. Alpi' yi düşününce heyecanlanıyorum. Sıra kendime gelince hiçbir heyecan emaresi yok!


Eskiden renkli kalemler, yeni plan ve şahsi gözlem defterleri alırdım. Geçen seneki çocuklarımı özleyip gelecek olanları merak ederdim. Çocuklar geçen seneki şarkı ve oyunlardan sıkılmasınlar diye yeni seneye yenileri için hazır girerdim. Yaklaşmakta olan seminerler için gruplar oluştururdum. Sonra ne oldu da çalışma şevkim kırıldı?  Üç kuruşa çalıştırılmaya çalışılmamız mı? Mesai bitiminin velinin keyfine bırakılması mı? Sigortanın hep sorun olması mı? Personel çocuğuna her daim üvey evlat muamelesinin reva görülmesi mi? Belki de hepsi birden hatta daha da fazlası yordu beni... Çamaşır suyu kullanılan bulaşık makinaları, küflü ekmeklerin doğrandığı çorbalar, kurum içerisinde sigara içenler, 10 yaşındaki engelli çocuğu normal ücretin 3 katı fazlasına küçük yaş sınıfına kabul edenler, zor gelen çocuğu deli diye yaftalayanlar, rehberlik öğretmenini kurum psikoloğu olarak tanıtanlar, öğretmene her türlü baskıyla kendi istediğini kabul ettirip ilk sorunda öğretmeni veliyle karşı karşıya bırakanlar, içeri girince hırkasının düğmelerini iliklemedi diye öğretmene düşman olan müdüreler, kurumundaki öğretmenin çocuğu diye negatif ayrımcılık yapabilme hakkını kendinde görenler, otizmli çocuğu tedirgin olup bağırdı diye korkup susması için 10 üst üste konmuş plastik sandalyenin tepesine oturtanlar, hiperaktif çocuğa ailesi rahat davranıyor diye tokat atmaktan çekinmeyenler... 8,5 senede neler gördüm neler duydum... Son çalıştığım 2 kurumda yaşadıklarımın da çok etkisi oldu ne yalan söyleyeyim.. Keşke okul öncesi kurum açabilmek için sadece "girişimci" olmak yetmese. Beşer şaşar demiş eskiler. Malum; bu girişimcilerin neye girişecekleri, hangi konularda şaşacakları hiç belli olmuyor. Serseri mayın gibi olabiliyorlar. Hele ki paranın tadını almışlarsa! 

İyi insanlar, işini layığıyla yapanlar, canını dişine takan güzel insanlar da var elbette. Onlar iyi ki varlar. Maaşının tamamini cocuklara harcayan öğretmenler, işleri bozulan ve aylık ücreti ödeyemeceğini dert eden velisine rahatlaması için öneriler sunan kurum sahibi, kaynaştırma programındaki çocuğu için çırpınanlar, tatil matil dinlemeyip kişisel gelişim için seminerlere katılanlar, özel hayatındaki sorunları elinin tersiyle itip bahçede çocuklarla zıplayanlar,  kendi çocuğuna oyuncak alırken sınıftakilerin de o oyuncakla eğlenebileceğini hiç aklından çıkarmayanlar, stajyerlerine örnek olup bilgilerini paylaşanlar, kendi doğum gününü ve öğretmenler gününü çocukların hafızasına kazımadığı gibi velilerin alacağı hediyeler yerine çocukların yaptıkları el işi ya da resimlerin en güzel hediye olduğunu öğütleyenler, endişeli veliyle empati kurabilenler, çocukların hayal güçlerini törpülemeyenler iyi ki varlar. 

Güzel Sanatlar Fakültesi' nden mezun olup tekrar okuyarak öğretmenliğe başlamıştım. Gebelikle beraber ara verip Alpi 15 aylık olduğunda ana oğul dönmüştük okulumuza. Alpi kuzum 5 yaşına geldiğinde devlet okullarından birinin anasınıfına başladı ve benim de ev hayatım başlamış oldu. Önceden verilmiş bir karar değildi. Sadece yukarıda bahsettiğim gibi; hangi konuda şaşacağını bilemeyen beşerlerle aniden yollarımız ayrılmıştı. Sene başındaydık ve tatilden henüz dönmüş olmama rağmen evde bir süre dinlenme fikri çok güzeldi. Zaten geçen sene artık Alpi' nin ilkokul yaşı gelmişti. İçimize sinen bir okul ve öğretmene denk geldik. Bu cidden şans. Temeli elimden geldiğince vermeye çabaladım. Benimle birlikte olmanın avantajlarını da dezavantajlarını da sonuna kadar yaşadı. Bir anlamda artık Alpi kendi başına! Kendi hayatı var. Tamamen kendine ait bir sınıf ortamı, arkadaşları, okulla ilgili sorumlulukları, ailesiyle olan bir hayatı.. Artık olması gerekeni yaşıyor. Büyüyor, öğreniyor, gözlemliyor, tartıyor, tartışıyor. 

Bir de Kuzi ile geçeceğimiz yollar var. Yukarıda anlatmak istediğim; artık bu şartlarda öğretmenlik yapmak istemiyorum. Sanırım bitti. Okul öncesi döneminde bu kez de Kuzi' nin yanında olacağım. Zamanı geldiğinde ikisini de yuvadan yavaşça iteceğim.  


6 yorum:

Asu dedi ki...

Elfana, yazını okuduğumda üzüntü ve umutsuzluk duydum. Üzüntüm senin için, ne derece hevesle yaptığın mesleğinden, merak ettiğin çocuklarından ayrı kaldığın için.. Umutsuzluk; senin gibi kimbilir nice donanımlı, değerli öğretmenin de yılmış olabileceğini düşünerek, kızımın gelecekteki eğitim hayatına dair..Umarım kararın seni mutlu eder ve umarım çocuklarımız beklediğimizden daha iyi şartlarda büyürler

ElfAna dedi ki...

@Asu, duygularimiz karsilikli. Boyle paylasimlar guc veriyor. Size de verir umarim. Sevgilerimle.

sanadiyorum dedi ki...

Otizmli ve hiperaktif çocuklarla ilgili yazdıklarınıza inanamadım. Kanım donuyor böyle şeyler okudukça ve umudum kalmıyor bu ülkenin geleceğine dair.

Benden Bizden dedi ki...

Kendinizce en iyi kararı almışsınız. Keşke yazdığınız yanlışlıkların daha çok insan farkında olabilse. Sesler daha çok yükselse. Her anne gibi en büyük kaygılarımdan biri çocuğumun duyarsız öğretmenlere denk gelmesi.. Allah yardımcımız olsun.

ElfAna dedi ki...

@sanadiyorum, ne yazikki insanimiz cok bilincsiz ozel cocuklarimizla ilgili. Harekete gecen degerli insanlari dwsteklemek gerek.

ElfAna dedi ki...

@benden bizden, sesleri yukseltmek kendi elimizde diye dusunuyorum. Konunun uzerine gidip vazgecmemek ilk adim olabilir sanki. Umuyorum ki o ogretmenler cabucak miadlarini dolduracak.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More