Hal böyle olunca küçük futbol sevdalısını, İzmir kulüplerinden birinin yaz okuluna yazdırdık. Forması alındı, kramponlarını aylar öncesinden almıştık.
3 yaşına kadar anne-çocuk cimnastiği, 4 yaşında çocuk cimnastiği ve masa tenisi, 5 yaş ve 6 yaşın başına kadar da yüzme kurslarına gitmişti. Hepsine de kendi isteğiyle katıldı. Mutlaka ilk teklif ondan geldi. Bu sefer de aynısı oldu. Bahçede sabah akşam futbol oynamaya başlayınca, RifBaba ile konuştuk baba-oğul birlikte gideceklerdi. Yoğun olduğu günler de benim götürerek destek olmama karar verdik. Alt tarafı açık havada 60dk top peşinde koşturan çocukları izleyecektim. Belki Kuzi uyurdu da; sımsıcak çayım elimde, efil efil esen rüzgarın altında kitabımı da okurdum. Amaaan çizim bile yapardım.
RifBaba' nın yoğun olmadığı günü ara ki bulasın! Buna inanmam tam bir saflıkmış. Başladığından bu yana, yoğun olmayan 4 günü ayırabildiği için RifBaba' ya alkış. Ciddiyim bakın; adam 39 derece ateşle bile işe koşturan, iflah olmaz bir işkolik!!!
Dönelim bize; evden çıkışımız tam bir cümbüş. Ya geç kalıyoruz ya da antremanın başlamasına 5dk kala yetişiyoruz. Antreman saatiyle Kuzi' nin ihtiyaç saatleri barışmadı. Genellikle uyuyor oluyor ve uyanır uyanmaz sokağa fırlayamıyorum. Altını değiştir, emzir, ikindi öğününü yanına al, eline kemireceği bir sebze ya da meyve ayarla, dön hemen aynılarından büyüğe de hazırla. 1 durak için 20dk otobüs bekleriz. Eğer o yolu o sıcakta yürürsek; antremandan önce Alpi' nin dalağı şişiyor ve koşamıyor. Zaten İzmir sıcağı insanı çok zorluyor. Bir şekilde Alpi sahaya çıkıyor. Hah! Popom yer görecek diye sevinip, küçüğe ikindi öğününü yedirirken Alpi seslenir: "Suuuuuu!" Koş, suyu ver, bu arada yemeği aksayan Kuzi oktavlarına doyamadığı sesini bana ulaştırır.
Yemek, su, kucakla, su, gezdir, su şeklinde 1 saat geçer. Son 15-20dk maç yaparlar ve benim için günün stres atma dakikaları başlar. Kendime engel olamıyorum; yüzüme, anında en hınzırından bir gülümseme yerleşir. Diğer veliler de sahanın etrafındaki yerlerini alır ve düdük çalar. Maç
Geçen hafta Alpi kaledeydi. Bazen koşmamak için kaleci oluyorlar :) Kucağımdaki Kuzi' yi eğlendiririken; kaledeki Alpi' yi de coşturmak istedim."Hadi Alpim! Bu topu da yakalarsın! Aslansın! Kaplansın" şeklinde coşuyor ve coşturuyorken, bir yandan da Kuzi' yi Superman gibi uçuruyordum. Birden üzerimde bir çift göz hissettim. Penaltı vuruşu yapacak olan çocuğun babası meydan okuyan gözlerle bana bakıyordu. "Hadi Alpi!" diye bir kez daha bağırdım ve baba gözlerini kısarak bana baktı. Aaa deli mi ne? Bundan sonrası için çok dikkatli olunmalı. Alpi topu yakalarsa; baba bana iyice sinir olacak ve muhtemelen beni pis bakışlarla tehdit edecek, oğluna da daha atak olması için hırs yaptıracak. Alpi topu kaçırırsa; babanın gururu okşanacak ve muhtemelen çıkışta bunu herkese anlatarak oğlunu da dondurmayla ödüllendirecek.
Yapmayın Allah aşkına! Sadece top peşinde koşturan, bir avuç çırpı bacaklı oğlan çocuğu onlar. Hırslarınızı, komplekslerinizi kendinize saklayın. Bırakın da çocuklar çocukluklarını yaşasınlar.
*Biterken; Kuzi uykuya dalmakta zorlandı ve korkarım ki; kollarımı bir süreliğine hissedemeyeceğim. Evdeki tek ses, Alpi' nin kitabını okurken mırıldanması.
2 yorum:
bu sıcakta amanın diyorum sadece :(
Annesinin her daim yanında olduğunu bilmek harika bir duygu.Öncelikle takdir ettim sizi.Oğlu futbol sever diye formaları giyip sahaya giden tek anne olmadığıma da sevindim :)
Yorum Gönder