Artık ilkokul çoçuğuyuz


1 Eylül 2012 Cumartesi: Okul forması alındı. Çok yakışıklı oldu:P Aynalarda kendine bakmalara doyamadı kuzum. Formanın tişörtüyle günün kalanında gezindi.

Geçen 1 hafta boyunca oryantasyon amaçlı, yeni okulumuzdaydık. Merak edenlere; Alpi' yi mahalle mektebine verdik :P Bizim mahallenin bütün yumurcaklarının gittiği devlet okuluna yani.
10 Eylül 2012 Pazartesi: İlkokula başladı. Bahçede tahmin edildiği üzere; benden ve babasından uzakta durdu. Sınıfları ve isimleri anons edilen çocuk, öğretmeninin yanına alkışlar eşliğinde annesiyle gitti. Alpi' nin ismi söylendiğinde beni itti ve "Ne o öyle bebek gibi? Ya anne; ben kendim giderim. Çekil" deyip yürüdü. Öğretmenine elini uzattı. Kendini tanıtıp, el sıkıştı ve öğretmenini öptü. Çıkışta da "Sen babamla arabayla dön; ben yürüyerek giderim" dedi ve öyle de yaptı:)))) Kuzum, yıllardır bugünü bekliyormuş!
Geçen sene biraz tereddütlüydük fakat çabuk verebildik kararımızı. Ben de ilkokulu devlet okulunda, ortaokulu kolejde okumuştum. O zamanlar da kolej mi yoksa devlet okulu mu tartışmaları vardı. O zamanlar da marka tutkusu vardı. Bununla birlikte; okul buna müsaade etmiyordu. Kılık kıyafet ve kırtasiye gereçleri konusunda oldukça katıydı. Hala ince çorap kullanmam. Hele Müjde vizon-86 ıyykkk! Öyle nefret gelmiş. Saçlar kulak hizasına geliyorsa, kestirilecek. Omuz hizasındaysa, örülecek. Firkete denen o tokalardan en fazla 4 adet takabilirsin. Öyle permaydı, boyalı saçtı hiiiçç şansın yok. Disipline gidiveriyordun. Hatta benim kıvırcık saçlar; bir öğretmenin gözüne takılmış da ikna etmek için çok çabaladığımı net bir şekilde anımsıyorum.
Bırakın spor ayakkabıyı; babetle bile okula gidilmezdi. Kışın bot, yazın Timberland modeli ayakkabı. Neyse ki; hem siyah hem de kahverengi kullanabilme özgürlüğümüz vardı. Etek boylarımız elbette diz hizasına bile gelemezdi. Yiyorsa kıvır belden de görelimdi:) Haziran' in ilk haftasina kadar ceket çık-maz-dı! Tarsus' dan bahsediyoruz; el insaf. Hey gidi günler hey! Ne manyak okulmuş yahu...
Fakat sağlam bir eğitim aldık. Özellikle o dönemlerde çok seçiciydi okulum. Yeni mezun, zehir gibi öğretmenler girerdi derslerimize. Askeri okuldan hallice bu okulum çok şey kattı bana; inkar edemem. Bunun yanında; salaş bir giyim tarzı edinmemde, oldukça dağınık bir insana dönüşmemde, mevcut düzene hep karşı çıkmamda ve ömür boyu okula gitmek fikrinden tiksinmemde epey büyük bir rol da oynadı.

Bu gibi sebeplerden dolayı; 2003 yılından beri alternatif eğitim konusunda kendimi geliştiriyorum. Olmalıydı dimi bunun bir alternatifi? Biz görmesek de; bizi eğitenler(!) bilmese de ; muhakkak alternatif bir şeyler olmalıydı. Araştırdıkça buldum da. Okudum, öğrendim. Sabahlara kadar kıtalar arası yazışmalar yaptım. Konuya vakıf eğitmenlere ulaştım. Örnekler, tavsiyeler aldım. İzmir' de düzenlenen tek tük seminer veya konferansları kaçırmamaya gayret ettim. Hatta bir tanesinin duzenlenmesinde aktif olarak rol da aldim.
Benim gibi insanlar için MEB' in tekelindeki eğitim sistemine çocuk teslim etmek çok acı vericidir. Eksikleri ve yanlışları bilirsin fakat düzeltemeyeceğini de bilirsin. Bir şeyler yapmak istersin. İstedikçe hedef uzaklaşır.

Bu arada kollarında büyümüş yavrunun, senden bağımsız heyecanını fark edersin. Nihayet; yıllardır sayıkladığı büyük okuluna başlayacaktır. O heves, ilk alışma haftasının ardından yavaşça, bir balon gibi sönmeye başlar. Canı sıkılıyordur yavrunun. 15 aylıktan beri yaptığı faaliyetlere devam edileceğini anlar. Okuma-yazma da öğrenmeyecektir daha aylarca. Eeee? Ne farkı kalmıştır büyük okulunun?
Nitekim ilk haftanın sonunda korkulan sözcük duyuldu: "Sıkıldım! Hep aynı şeyler var bu okulda da." Öğretmenleri tecrübeli ve mezun çocukların -apartmanızmızda; o okuldan mezun çocuklara danıştık, sorduk öğretmenini- dahi iyi bahsettiği bir öğretmen. Tek sayfa ödevler veriyor. Çizgi çalışmaları yapıyorlar. İhtiyaç listemizde oldukça makuldü. 4 defter, kap kağıdı, kalemler, resim malzemeleri ve bitti. İlk toplantımızı ilk hafta perşembe günü gerçekleştirdik. Sınıfta para toplanması söz konusuydu. Beklendiği gibi; çoğunluk karşı çıktı. İlkokullara ortaokullar gibi ödenek yokmuş. Bunu sınıf öğretmeni arkadaşlarım anlattı. Devletten gelen para ile hizmetli maaşı ve sigortası karşılanıyor. Ben para toplanması taraftarıyım. Veliler tablet bilgisayarları soruyor fakat ceplerinden 5 kuruş çıkmasın istiyorlar. Sıra ve masalar çok eski ve pis, yıpranmış, ergonomik değil. Günde 6-7 kere 40' ar dakika oturuyor çocuklarımız o sıralarda. Fena mı olur tekli masalarda, rahat ve tertemiz otursalar? Öğretmenin de daha düzenli ve rahat bir masası olsa? Elinin altında bir bilgisayar, projeksiyon makinası ve çeşitli aksesuarlar olsa? Bunları YouTube' dan şarkı dinlemek için istemiyor bu insanlar. Sınıfta şu anda 2. sınıfların aletleri var ve öğretmen interaktif eğitim veriyor çocuklara. Zaten 12 haftaları heba olacak. Zaten Alpi gibi bir sürüçocuk sıkılacak. Bu aletleri 4 sene boyunca kullanacaklar. Haftaya bilgisayar, projeksiyon makinası ve fotokopi makinası 2. sınıflara geri verilecek. Geçen sene kendi sınıflarında para toplayıp almışlar işte.
Toplanacak miktar atla deve değil. Umarım hallolur.

İlk teneffüse çıkışında; çok şaşkın görünüyordu. Önce merdivenlerde bana baktı ve "Ne yapacağız?" diye sordu. "Bahçede koşturacaksınız "deyince pırrrr uçtu:)) İçeri girme zili çaldıktan 2 dk kadar sonra; bir grup çocukla birlikte dürtmüşler gibi aniden sınfa koşturdular:))) İzlemek çok eğlenceli. 2. gün kitapları dağıtıldı. Tanrım; 90 dakikada 5 tane kitabı kaplamayı bitirebildim! Şeffaf kap kağıtları berbat şeylermiş.
Aaa yazmadan geçemeyeceğim; dün ilk şikayetini almış benim minik kuzu:)) Gülüyorum çünküçük komik. Arkadaşıyla şarkı mırıldanıyorlarmış ve kızlardan biri bundan rahatsız olmuş. Eve gidince annesine anlatmış ve anne de dün sabah gelip öğretmene şikayet etmiş. Akıl ve de fikir diliyorum bu model insanlara. Hala çok gülüyorum :))
Haaa ilk vukuatını hiç geciktirmeden; okulun 4. günü gerçekleştirdi. Veliler 1,5 saat süren kısa(!) ilk toplantımızdayken, başıboş kalan çocuklar, bahçede oynarlar. Bu esnada canı sıkılan Alpi ve birkaç arkadaşı; üst kattaki erkekler tuvaletinin çeşmelerini fark ederler. Ağızlarına su doldurarak, kız arkadaşlarını baştan aşağıya sularlar. Tuvaletin kapısını son açışında karşısında annesini gören Alpi' nin panikten neredeyse dili tutulmuştur:) Sıpa, kapıyı yüzüme kapatmaya kalktı. İlk şikayetini de bir kız arkadaşından yemiş oldu.

Okul, eve çok yakın. Bu harika bir şey aslında. İlk başlarda aklıma hep şu geliyordu; yıllarca servisle okula gitmek isteyn oğlumuza, büyük okuluna başlayınca bineceksin zaten derdik. Çocuk okula başladı ve okul burnumuzun dibi:) Aman neyse ki; keyfini çıkarmayı biliyor. Biz daha babasıyla arabaya yaklaşmadan, cüce çoktan okul kapısından girmiş oluyor. Şöyle başladık:
"Artık büyüdüm ve okula kendi başıma gidebilir miyim?"
"Anne, öğle yemeğine kendi başıma eve gelebilir miyim?"
"Ben yemekten sonra okula kendi başına gidebilirim"
"Ne kadar daha peşimden geleceksiniz? Ne zaman okuluma sizsiz gidebileceğim?
"Çıkışta eve kendim gelirim. Sen almaya gelme. Ben bebek değilim!" Böyle sonuçlandı. Ara sıra Onun istediği oluyor ama çoğunlukla ben gidiyorum almaya. En azından yarı yolda tesadüfen karşılaşıveriyoruz ;)
Geçenlerde yine okula babasıyla birlikte gitmek için evden çıktılar ve bahçede babasına arabayla arkadan gelmesini söylemiş. Pırrr okul yoluna tabii. Yolda içine yine Elmira kaçmış ve bir kediyi sevmeye kalkmış. Kedibacağnı boydan boya tırmalamış. Baba kanı görünce paniklemiş. Soluğu üniversite hastanesinde almışlar. Benim bu aşamada haberim oldu. Orta 3' e kadar tetanozun koruyuculuğu devam ettiğinen ve doktor kuduz aşısını gerekli görmediğinden; dezenfekte edip, okula yollamışlar. Akıllandı mı? Hayır! Elmira içinize bir kez girdim mi; bir daha düzelemezsiniz. En azından daha kontrollü sevmeyi öğreniyor.

*Biterken; memnun kaldığımız bir durum daha; ilk günler çantası korkunç ağır oluyordu. Artik öğretmeni bütün malzemelerini sınıftaki dolaplarında muhafaza ettiriyor. Ağır çantaya elveda.





2 yorum:

Elif dedi ki...

Hep zevkle,hep istekle gitsin okuluna Alpi kuşum

emreyle hayat dedi ki...

devlet okuluna göndermeniz çok güzel, bizimki küçük ama şu an benimde tercihim bu yönde.okula karşı bu kadar istekli olması da çok iyi olmuş.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More