Yarim İstanbul


Geldim ve öptüm o gerdandan nihayet. Kaç yıldır bu İstanbul ziyaretini sayıkladığımı ben bile hatırlamıyordum. 3 gece 4 günü harika insanlarla geçirdik. Anca yazabiliyorum. Yeni yeni kendime geliyorum. Kafam rahatlıyor ve en sonunda Alpi Harikalar Diyarında' ya zaman ayırabiliyorum.


RifBaba' nın uçak fobisi -yıllarca pilot olma isteğiyle yanıp kavrulmuş bir adam için ne yaman çekilişki- sayesinde son anda arabayla yola çıktık. Kendisi eğlenceli bir yol arkadaşıdır. Daha önce de yazmıştım; 2,5 saatlik Bodrum yolunu orada burada mola vererek, sağa sola uğrayarak tam 9 saatte gidebilmiş insanlarız. Alpi de etrafa bakınmaktan şikayetçi olmaz, sohbete uyar, olmadı sohbeti açar, espriler falan;  onun da yol arkadaşlığı iyidir. Cuma akşam üzeri RifBaba bizi okuldan alacaktı, olmadı. Yine müşterilerden birisi son dakika sürprizi yapınca, biz yanına gittik. Akşam oluyordu işyerinden çıktığımızda. Klasik, Yörsan' a kadar bekleyip, orada yedik yemeğimizi. Ondan önceki benzin istasyonlarından birinde, Alpi' nin kendi boyunda bir peluş ayıyı görüp çarpılmasıyla macera başladı! Sonraki 4 gün mavi ayıcık aramakla geçti. İlk 2 sene hiçbir peluş oyuncağının yüzüne bakmayan cüce, sonradan koleksiyoner oldu çıktı.


Sonraki dört gün boyunca ev sahibimiz olacak Tuğçe' yi sabahın köründe uyandırmamak için, geceyi Bursa' da kardeşimin evinde geçirdik. Alpi, teyzesi evlendiğinden beri ilk kez yüz verdi kendisine. 6 aydır hiçbir telefonuna çıkmıyordu, adını bile anmıyordu. Sanki teyzesine o kadar düşkün olan kendisi değildi. Evlendiğini kendisiyle evlenmeyeceğini anca kabullendi sanırım. "Tatildeyim, istediğim saatte uyuyabilirim değil mi anne?" diye onay aldı & "Sabaha kadar uyumayacağım" dedi, uyumadı da! 03:00' ü çoktan geçmişti sızdığında.
Sabah 10:30 feribotuyla Yenikapı' ya geçtik. Yerlerimize otururken görevliye sorduk ve yaşasın, internet şansımız varmış. Neredeyse herkesle aynı anda cep telefonlara sarıldık ve yapılan anonsla kalakaldık: Lütfen cep telefonlarınızı kapatın! Karşımıza oturan bebekli bayan da "Geçen sene şöyle olmuştu, böyle olmuştu" deyince, el mahkum kapattık, kendisiyle sohbet ettik. Bir ara çocukları oyun alanına götürdük. Beklemediğim bir şeydi, hoşuma gitti. Odadaki anneler olumsuz eleştiriler yapıp durdular oda hakkında da; İzmir'den geliyoruz. Bebek bakım odası bile kaç yıllık geçmişe sahip burada:)) Azla yetinmeyi rahat İzmir' imde öğrenmişiz meğerse.
RifBaba üşengeçliği bıraksa da telefonundaki fotoğrafları yayınlayabilseydim iyi olacaktı. Alpi' nin çok tatlı anlarını yakalamıştık. Bir ara bir yerlere sıkıştırırım artık.


Havalimanında Tuğçe & Demir' le kucaklaşıp, Nil & tayfasını beklemeye koyulduk. İstanbul iyi, hoş da
her zaman çekilmez bu kargaşa. Niller gelene kadar yağmur bile yağıp durdu:P Neyse, hep beraber eve geçtik. Sohbet, muhabbet, sarılmalar, gülücükler, dertleşmeler gırla gitti. Tuğçe, bize evini ve yüreğini açtın. HD bir 4 gün geçirttin. Bonusu da Toro oldu:) Olsa da yesek!


Akşam, çocuklara hızlı bir banyo yaptırdık ve uyudular. Sabaha kadar muhabbet ettik. Arkamdan iş çevirip, araya bir de sürpriz doğum günü pastası sıkıştırıverdiler:) Ertesi sabaha harika bir kahvaltıyla başladık. Taksim' de bizi bir grup güzel insan bekliyordu. Gittik, kucaklaştık, konuşabildiğimz kadar konuştuk. Berk & Alpi iyice kudurup, masaların arasında koşturmaya başlayana kadar oturduk. Bence o gün oradakiler, mekana yakın zamanda uğramayınız. İyice unutsunlar bizi:) İstiklal, Beyoğlu ve Ortaköy' de soluklandık. Trafiği göze alamadık ve sabitlendik. Yine güzel insanlar masamızı canlandırdı.


Nurturia'da her gün sohbet ettiğin o insanlara sarılmak, harika bir duygu.  2 gün boyunca Toro, Nil, Tuğçe ve ben bir arabada; RifBaba, Murat, Berk ve Alpi diğer arabada dolaştık. Dönüşte diğer araba kayboldu :) Kahraman Tuğçe, eliyle koymuş gibi hepsini eve getirdi. Alpi ve Berk bu arada öksürmeye başladı.


İlk gün kedi-köpek modunda olan Alpi & Berk, ertesi gün Toro' nun da kendilerine katılmasıyla evi kaosa sürükledi. Nil esaslı bir nara ile hepsini olduğu yere mıhladı ve sonraki günleri daha sakin ve işbirlikçi bir şekilde geçirdiler.

Alpi ile evin bebesi arasında şöyle bir olay oldu: Alpi, bebeklere bir nedenden dolayı tahammül edemiyor. SALYA!!! Salyalar kuzunun kabusu. Salya bu; ağızda durduğu gibi durmuyor! Akıyor, uzuyor, yapışıyor, bulaşıyor. Sırf bu salya meselesinden bebeklerden uzak duruyor Alpi. Eve bebekli misafir gelecek dendiğinde ilk sorusu: "Her şeyi ağzına atan bebeklerden mi?" oluyor. Evetse cevap, bir kaç tane gözden çıkarttığı ayırdığı oyuncağı salona getiriyor ve "Bu gece odama giriş yasak!" diyor. Eğer ki; kendisi misafirse, kendi getirdiği oyuncaklarıyla oynar, yanımıza gelir, başka bir şeye de bulaşmaz. Neme lazım; bebek yalamıştır falan. İĞRENNNÇÇÇ!!!
Bu sefer de rakip sahalardaydı ama 4 gün uzun bir süre olduğu için, merakı üstün geldi. Yandan yandan yaklaştı D.' nin oyuncaklarına. Bir süre sonra acı gerçek: D. onun varlığıyla yakinen ilgiliydi! Alpi halının üzerinde, sırtı duvara dayalı oyuncaklara dalmış, oynarken; D. sağ eliyle Alpi' nin saçlarını bir güzel kavradı. Ev kurallarımızın 2. posteri, 11. resminde dediği gibi; "Küçük arkadaşlarımla, nazikçe oynarım." kuralına sadık kaldı. D. Alpi' nin sol göğsünü gülerel emer gibi yaptı. Alpi duvara yapıştı. Sonrada öpmeye çalıştı. "Annee!!! Yardım et!" Çok komiklerdi çok.


Cumartesi günü sirar, Nuran buluşması ile aile ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. İstanbul' u bilmeyen insan için tahmini saatlerle hareket etmek ne karar yanlışmış öğrendik. Denz otobüsünü kaçırınca, köprüyü geçmek zorunda kaldık. Iraz'ı kaçırdık. Büyükanneanne, büyük teyzeler, büyük dayı, büyük enişte ve yeğenlerle harika bir kaç saat geçirdik. Çok detaylı oldu bu yazı farkındayım. Alpi büyünce okursa.. Belki hatırlar, gülümser.. Dönüşte köprü yerine 5 kez Bostancı' yı turladık. Ters yollara girdik ve nihayetinde evin yolunu bulduk. Ertesi gün Polonezköy buluşması vardı. Sabahın erken saatlerinde yollara düştük. Her birimiz kendi rekorumuzu kırdık; trafiğe takılmadan 1 saatte İstanbul' un taa öbür ucuna keyifle geçtik. Herkes çok nazikti, çok güleryüzlüydü. İyi ki gittik, iyi ki yüzyüze iki çift laf edebildik. Böyle geçti işte İstanbul günlerimiz.















*Biterken, Alpi akreplerle ilgili bir belgesel izliyor, RifBaba işte ve ben de yemeğe girişeyim artık.

3 yorum:

burcu dedi ki...

çok kısa sürdü bu.yine gelin yine yineeeee

Burcu.. dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ElfAna dedi ki...

Irmak' in Burcu, ben de cok istiyorum ve hatta az kaldi gibi bir sey!

Ayaz' in Burcu, doyuracagim ben seni:P

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More