Paylaşmam gerek II: Alpi' nin doğum hikayesi


İlk olumsuz doktor deneyimimizi yaşamıştık. İkinci kez gebeydim. İlk hafta içinde kanamalar yine başlamıştı ve biz yine hazırlıksız yakalandığımızdan, yeni bir doktor araştırmamıştık. Çok iyi hatırlıyorum; saat 10:30' du. O an için başka bir çözüm üretemediğimden, yine aynı doktoru arayıp kanamayı anlattım.

 Doktor: Bu saatte insan aranır mı yea???
Bu adam, İzmir' de çok tercih edilen bir kadın doğumcu, bir doçent. O an ağzıma geleni hiç çekinmeden söyleyip telefonu kapattım. Aklıma, gebeliği benden 3 ay önde olan arkadaşım geldi. Çok babacan tipli bir doktoru vardı. Arayıp numarayı aldım ve 1 ay sonrasına randevu verildi. Kanamayı ve çok korktuğumu anlatınca hemen kabul ettiler. Kahretsin ki; yine gidip de başka bir sosyete doktorunu bulmuşuk! O zamanlar popüler kadın doğumcuyu, iyi olduğu için çok tercih edilir zannederdik...

İlk 4,5 ay yatak istirahati ile geçti. Tuvalet haricinde yerinden kalkmayacaksın dendi. Yediğime içtiğime dikkat edecek, gereksiz kilo almayacaktım. Risk geçtikten sonra spor ve yürüyüşe başlayacaktım. 6 haftada bir yapılan kontroller haricinde, gün aşırı RifBaba ya da taksi ile muayenehaneye koşturuyordum. İlk 5,5 ayı ped ile geçiren ve düşük riski bulunan anne adayları anlayabilir bunu. Kanamayı tarif ettiğimde, doktorum hemen gelmemi istiyordu ama aynı zamada benim uzanmam gerekiyordu ikilemi çok kötüdür. Muayene sonrası rahatlama ile ya bu yollarda yaşanan sarsıntı zarar verirse endişesi... Zira psikoloji yerlerde sürünüyordur.

4,5. ay itibariyle çılgın bir alışverişe başladık. Bu bebeğin doğacağına inanmam gerekiyordu ve somut bir şeylere ihtiyacım vardı. O giysilerle Alpi büyüdü, bir kısmıyla Alpi' nin hala oğlu büyüdü, şimdilerde Kuzi büyüyor. Sonraki 5 çocuğu da rahat çıkartırlar. Yazık olmuş o kadar masrafa. 5,5 ay boyunca cinsiyetini saklayan Alpi kuşum, nihayet yüzünü ve cinsiyetini bize göstermişti. Sonrası çok hızlı gelişti. Aradaki 5,5 ayı kapatmak için günde 2km yürüdük ve egzersiz yaptım. Okuduğum kitaplardan, bebek eşyalarından ve kurduğumuz hayallerden nihayet zevk alıyorduk. "En değerli tasarımım"ı yetiştirebilmiştim. Dahası; firma iki jest ile beni havalara uçurmuştu. Takımın adı "Miniş" olmuştu. Alpi' yi karnımdayken hep öyle severdim. Üretime geçer geçmez; ilk çıkan takım, bebeğime hediye olarak gönderilecekti. -Firma sözünde durdu fakat katalog çekimini geç yaptıklarından; Alpi doğduktan sonra geldi.- Çok mutluydum ve iyi hissediyordum. Her şey yoluna girmişti. Doktorum normal doğumu destekliyor gözüküyordu ama hep "Zamanı gelmeden konuşmayalım" diyordu. Nitekim, o "zaman" hiç gelemedi.

Artık doğumumu düşünmeye başlamıştım. Küçük bir kızken duyduğum o konuşma, sıklıkla aklıma gelir olmuştu. Bilgisayarda oyun oynayarak kafamı boşaltmak işe yarıyordu. Genel anesteziyi hiçbir zaman düşünmedim. Zaten operasyon geçirebilme ihtimali kanımı donduruyordu; bir de genel anestezi alıp uyanamamak var diye sağdan soldan teklifsiz hatırlatmalar başlamıştı. Zaten sevgili ülkemde bir kez gebe kaldıysan; artık halkın malısındır. Aniden ellenebilen karnın hatta tüm bedenin, bebeğini nasıl doğuracağın, seçeceğin doktor ve hastane, koyacağın isim hatta! Nasıl doğuracağına mı karışmayacaklar.. İnsan öncesinde sağlam bir çevre oluşturmalı. Şöyle doğum köyü gibi bir yer açılsa; gebeler eşleriyle doğuma kadar orada kalsa.-sonra da lohusa evi olacak ki; bebeğin üşüdü, sütün yetmiyor, vs ciler tarafından tacizden korunasın- Olumsuz fikirler kafalarına sokulmasa. Ütopik ötesi oldu:))

Böylelikle doğal doğum ürkütücü olmaya başlamıştı iyice fakat bir yanım da merak ediyordu. Sezaryen demek bir operasyon geçirmekti ve ben bunu istemiyordum. O kadar abartılı hikayeler anlatmışlardı ki; neredeyse vazgeçtim doğurmaktan diyecektim :) Derken bir gün nişan geldi.Bir hemsire olan arkadaşım Havva'nın evindeydim. Çok heyecanlanmıştık. Hemen doktorumu aradım. Doğumun 3 ila 10 gün içinde başlayacağını ve hastane çantamı hazır bulundurmamı söyledi. Mutlulukla eşimi, ebeveynlerimi ve kardeşimi aramıştım. Nasıl naif bir mutluluktu. Ne yazık ki; bir daha o heyecan ve mutluluğu tadamadım.

Bir hafta sonra akşam yemeğini arkadaşlarımızla yiyiyorduk. Doğumun kaç gün sonra başlayacağına dair iddialarda bulunup gülüşmüştük. Onları uğurladıktan sonra bir hafta önceki nişana benzer bir lekelenme daha gerçekleşti. Geceyi tek bir sancı hissetmeden geçirdim ama çok fazla tuvalet ihtiyacı olmuştu.  Ertesi sabah 09:00'da doktor kontrolü vardı ve ben tuvaete koşturmaktan evden çıkamamıştım. Nihayet doktora kadar idare edebiirim düşüncesiyle arabaya bindik. Yaklaştığımızda, gebelik boyunca en çok çekindiğim şey olmuştu: idrarımı rahatsız olacak kadar kaçırmıştım. RifBaba' yı tekrar eve dönüp, üzerimi değiştirmem konusunda ikna etmeye çalışıyordum ve muayenehanenin önündeydik. Dışarıdan bir şeyin belli olmadığına ikna olunca, içeri girdik.Oturmamla kalkmam bir olmuştu çünkü altıma kaçıracağımı hissettmiştim. Tuvalete girip kapıyı kapatmamla birlikte paçamdan aşağıya akan suyu hissetmem bir oldu. Oturup idrarımı kaçırdım diye ağlamaya başladım. Kapının önünde RifBaba ve hemşireler bana ne diller döküyor ama mümkün değil, çıkmam! Ben kapının arkasından eşime giysi getimeden çıkmayacağımı tekrarlarken, hemşirelerden birtanesi kapıdan bana seslendi:
"Tatlım, idrar değil de suyun gelmiş olmasın?"
38+6' yı yeterince uygun bulmamış olmalıyım ki; dün geceden beri çok hafif gelen suyu idrar ile karıştırmıştım! Başım öyle bir döndü ki; kapıyı açıp karşı duvara zor tutundum. Doktor hemen muayeneye aldı ve sonra odasında beklediğini söyledi.
 4cm açılma varmış. Nişan, su, açılma aaaa! doğum başlıyordu! Doktorun yüz ifadesi hoşuma gitmemişti. O gün piyangodan çıkan benden başka hiç doğumu yokmuş. Saat 15:00'de mutlaka Çeşme' de olması gerekiyormuş. Çok  hevesle beklediği bir kokteyl varmış. Yurtdışından bir sürü önemli prof. da gelecekmiş. Saat 3' e kadar doğurdum doğurdummuş, o saatten sonra duramazmış. Bu arada istersem 1 saat sonra bebeğimiz kollarımızda olabilirmiş. Başından beri diken üstünde süren bir gebelikmiş ve bu, kıymetli olması gereken bir bebekmiş. İstersek eve gidip çantamızı alabilirmişiz. Bir duş alıp hastaneye girişimizi yaptırabilirmişiz. 4cm açıklığın bir önemi yokmuş. İçerideki tüm su bitmiş. Bebek artık tamamen kuru ortamdaymış. Hastanede gece yarısına kadar sancı için beklenebilirmiş; ama hemen de kucağımıza verebilirmiş. Sancı başlamazsa suni sancı verilirmiş. Fakaaaat o saatte aman doktor dersem, hayatta gelmezmiş. Gebeliğin başından beri bebeğimizi o takip etmiş. O hastanede kim bilir kimlerin eline kalırmışız. Tabii bu arada kuru ve enfeksiyona açık ortmda kalakalmış olan bebeğimizi bekleyen olası isklerden, sorumu hekimimiz olarak bahsetmek zorundaymış. Bebeğimiz spastik kalabilirmiş! SPASTİK... İster miymişim hemen kollarıma almayı? Tabii Allah korusunmuş; kimse bebeği spastik doğsun istemezmiş....

Devamını duymadım... Eşimle gözgöze geldik; cebren ve hile ile sezaryen kurtarıcımz haline getirilmiş oldu. Ağlayarak eve döndük. Eşimle hiç konuşmadık. Duşa girdim. Çantamı aldık ve ailelerimize haber verdik. Eşimin ailesi zaten şehir dışındaydılar. Babam ve annemin rahatsızlıkları artmasın diye bize dayatılanı anlatmadık. Bundan sonrası hep keşkelerle dolu. Doktor bizi yarıyolda bırakmıştı. Çok korkmuştuk. Keşke şimdiki kadar aklımız başımızda olsaydı. Keşke o doktora kurtarıcımızmış gibi yaklaşmasaymışız. Keşke daha cesur davranıp. "Hadi lan'" deyip bir devlet hastanesine gidiverseymişiz. Keşke su gelir gelmez bebeğin spastik olabileceği söylevine bir tarafımızla gülebilseymişiz... Keşke su geldikten sonra 3 gün kadar beklenebildiğini, doğumu doktorun değil de kadının gerçekleştirdiğini, evimdeki su dolu küvette rahatlayabileceğimi biliyor olsaymışım.. Keşke sezaryen için ameliyathanede yarım saat kadar tek başıma ve titreyerek bekletilmeseymişim. Keşke 38+6' da acil sezaryene girmeseymişim. Keşke keşke keşke..

2006 yazının bir öğleden sonrası saat 14:48' de 3.475 gr ağırlığında, 50cm boyunda doğdu Alpi oğlan. Hastane beşiğinden ilk kez kucaklamak için kaldırmak istediğimizde, sağ eliyle beşiğini de kaldırmıştı beraberinde. Annesinden daha güçlüydü doğumdan sonra. Annesi de ondan güç olacaktı zaten sonraları...
Devam edecek.





* İlgili yazı: Paylaşmam gerek

3 yorum:

Elifim uyurken dedi ki...

aman allahım yüreğim cız etti okurken..
bazı noktalarda aynı deneyimleri yaşamış olmamız doktorlar üzerinde düşündürüyor...

Benden Bizden dedi ki...

ElfAna, senin gibi yüzlerce kadın var bu memlekette, aynı vaatlerle sezeryana sürüklenen. O doktorların yataak yeri yok. Bir insanı dünyaya getirmekten daha güzel ve ulvi ne olabilir ki, yemişim kokteylini!!!

sevil dedi ki...

peki üçüncü doğumunuzu normal mi yaptınız. olabiliyor mu, çok merak ediyorum.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More