Paylaşmam gerek...

Çok küçüktüm. Annem ile bir sürü kadın arkadaşıyla buluşmak üzere birinin evine gitmiştik. Gerçekten küçüktüm. Henüz annem kardeşime gebe değildi. (Kardeşimle aramızda 5 yaş var) O gün, o evdeki tek çocuk bendim. Kadınlar çok kalabalıktı ve o küçük çocuğun varlığını pek de önemsememişlerdi. Halbuki; önümdeki bebeklerimle  oynarken, her kelimelerini itinayla kaydediyordum. Tam dalmıştım ki;
- "Ahh yazık oldu gencecik kadına. O bebek de nasıl suçlu büyüyecek. Sonuçta annesi onu doğururken öldü!"

Nasil yani??? Anneler bebeklerini doğururken ölüyorlar mı? Buz gibi olduğumu hatırlıyorum. Aslına bakılırsa; o gün orada yaşanan bir çok ayrıntı beynime kazınmış. Çok huzursuzdum, çok korkmuştum. Dehşet içinde kadınların anlattıkları hikayeleri dinliyordum. Aslında duymak istemiyordum fakat yan odaya gitmeye de çok korkuyordum. Bebek doğururken ölen anneler, çocuklarına kızgın olur muydular? O bebekler çok mu kötü insanmışlar? Ben de annemden kardeş istemiştim. O da mı ölecek?!!! Zaten Turk filmlerinde de kadınlar korkkunç acılar çekiyorlar doğum yaparlarken... Doğum korkunç bir şey olmalı. Asla bebek istemiyorum..

Sene 2005. Gebeyim ve toplu taşıma tercih ediyorum. Otobüs çok kalabalık ve ben dakikalardır, yüksek olan o kola asılı bir şekilde düşmemeye çalışıyorum. Tansiyonumun düştüğünü hissettim. Eve geldiğimde kanama artmıştı. Apar topar bir kez muayene olduğum doktorumuza gittik. Eşim, annem, kızkardeşim arkamdan geliyorlar. Koşarak muayenehaneye girdim. Doktor, vajinal ultrason kullanacağını söyledi. Muayeneye hazırlandım ve doktorun sözleriyle irkildim: "Şerrrrrefsizim ölü düşük!" Bir an için odaya kuşbakışı baktım; iki elini birbirine çarparak, densizce böğüren bir doktor ve muayenesi hala devam ederken, o şekilde bırakılmış bir gebe. Üstelik karnında cansız bir bebek taşıdığını öğrenmenin şokunu yaşıyor. O anda bebeği görmek için içeriye giren aile fertleriyle gözgöze gelmek ne zordur; yaşayan bilir.. Gözlerim dolarken;
"Doktor Bey şaka yapıyor sanırım." diyebilmiştim. 3 çift gözdeki o hayal kırıklığı ile yüzleşmek ne zordur; yaşayan bilir...

Giyinmem için beni yalnız bırakıyorlar. Annem ve kardeşim sokakta beklemeyi tercih ederlerken; eşim ve doktor da görüşme odasında beni beklemeye başlıyorlar. Hazırlanıp gidiyorum. Kürtaj konuşulacak. Doktor gayet rahat. Kürtajı, gözlük takmaya benzetiyor. Alınan risk aynıymış. Korktuğumu söyleyebiliyorum cılız bir sesle ve azarlayan bir tonda doktorum hatırlatıyor:
"Gözlük takıyorsun ama!" Sıfır empati, sıfır duygu, gayet profesyonel. Aynı doktor; bebeğin kalp atışlarını dinlemek için ultrasona girmeden önce doğum şeklinden bahsetmişti:
"İlerki yıllardaki mutluluğunuzu düşünürsek; en doğrusu sezaryen zaten." Eşim ve benim gözlerime bakarak hoop bir de göz kırpıyor. Bir cevap veremiyoruz. Doğumun tercihli bir yanı olabileceğini hiç düşünmemiştik ki o ana kadar. Doğum demek, bir mucizeyi kucaklamaktı; cinsel hayatı düşünerek operasyon planlamak değildi ki!
O gün negatif duygularla ayrıldığımız doktorun yanına; sonraki hafta, bildiğimiz başka bir doktor olmaması sebebiyle acil kanama sonucunda tekrar gidivermiştik. Bize 2000' e yakın doğum yaptırdığını anlatmıştı. Hepsi de sezaryenmiş. Zaten gözlük takmak da kürtajdan daha tehlikeliymiş. Haftasonunu doktorun bana yaşattığı anı tekrar tekrar anımsayarak geçirdim. Pazartesi günü belirlediğimiz saatte hastanede buluştuk. Yıllarca o doğum hastanesinden nefret ettim. Kim bilebilirdi ki; yıllar sonra ikinci bebeğimi orada kucağıma alacağımı? O zamanlar şaşalı gözüken girişte oturup, beyin kanaması geçiren arkadaşını ziyarete gittiği için bizi bekleten doktoru beklerken; doğum yapan yakınlarına devasa çiçekler getiren, heyecanla koşuşturan, bebeğin güzelliğini anlata anlata bitiremeyen ziyaretçileri 1 saat kadar izlemiştik. Ne kötü hissetmiştim kendimi. Bebek kelimesini her duyuşumda, karnımdaki cansız bebeği hatırlıyordum.
1 saatin sonunda ağzında sakızıyla enerji topu doktorumuz geldi. Asansörde arkadaşının dağılan kafatasını anlattı bize. Kata geldiğimizde eşimi koridorda bırakacağımızı söyledi. Çok tedirgin olduk. Yüzüğümü avucuna bıraktım ve içeri geçtim. Gayet şen şakrak ve lakayt bir ekip, gevezelik ediyordu. Arada bana şöyle yap, buraya geç vs diyorlardı. Masaya yattığımda ilk yaptıkları; kol ve bacaklarımı kemerlerle bağlamak oldu. Çok ama çok korkmuştum. Hiçbir soruma yanıt alamıyordum. Uzattığı maskeyi iyice solumamı istedi hemşire.
"Bunu yapınca bayılacak mıyım?" diye sorduğumda,
"Hayır hayır, o zamanı ben size söyleyeceğim" dedi. İnandım ve nefes almamla birlikte sanki birisi boğazımı sıkıp nefessiz bıraktı. O psikolojiyle ayılırken ortalığı birbirine katmışım. Bir yandan bebeğim diye ağlayıp; öte yandan da doktora ağzıma geleni saymışım. Kendime gelmeye başladığımda, doktorun suratı sinirden kıpkırmızıydı ve ben adama
"Sen ne biçim insansın? Bana iğrenç bir şekilde haber verdin. Bebeğimi aldın yalancı!" diye bağırıyordum. Taburcu oldum. En az 6 ayı gebe kalmadan geçirmemiz söylendi. 2. ayda eşimle konuştuk ve bu psikolojinin gün geçtikçe daha da zarar verici olduğunda karar kıldık. 2. ayın sonunda tekrar gebeydim.

 Buraya kadar anlattıklarımı ve bundan sonra anlatacaklarımı, 7 yıldır içimde tutuyorum. Çok çok az kişiyle paylaştım. Bunları anlatıyorum çünkü istemeden sezaryen oldum diyoruz ya hani; çok net işaretleri görmezden geliyoruz çoğu zaman. İnsanları SSVD' ye iten nedir? Neden bu kadar önemsiyorlar? Nasıl bir psikoloji içindeler? En azından kendi penceremden göstermek istiyorum. İlk olumsuz doktor deneyimimizi yaşamıştık.
Devam edecek..

11 yorum:

Deniz dedi ki...

Gecmıs olsun. bır solukta okudum oyle akıcı yazmıssınız kı nerdeyse kendı basıma gelmıs gıbı de uzuldum. yazının devamını sabırsızlıkla beklıyorum. bu ve buna benzer sıkayetler sosyal medyada arttıkca belkı doktorlara baskı olusturur da boyle doktorlar daha hassas olurlar ıns.

Fatma dedi ki...

Çok geçmiş olsun, üstünden çok zaman geçmiş ama tap taze belliki. Şok edici bir deneyim, o ne biçim bir doktormuş insanlıktan uzak, empati kurmaktan aciz, doktorlukla ilgisi olmaması gereken biri. Çocuklarımızın yanında söylediklerimize dikkat edelim diyoruz ya mimiklerimiz tavırlarımız bile etkiliyor yetişkin hayatını. Ben de küçükken söylenilen pek çok şeyi dün gibi hatırlarım, malesef bizim zamanımızda çok önemsenmezdi çocuğun yanında konuşulanlar.
Üzüldüm ve kimsenin başına gelmesin böyle bir şey inşallah.
Okurken bile insanı fena yapıyor kelimelerle anlatılacak gibi değil.

N.T dedi ki...

İyi bir doktor bulabilmenin şans işi olması ne acı...

Keşke her doktor olanın bu mesleği seçme sebebi hümanizm olsa... Her doktor (özellikle kadın doğum uzmanları) yaptığı işin ne kadar mucizevi bir şey olduğunu bilse...

Aynı süreci farklı şekilde yaşamış biri olarak bir kez daha doktoruma içten içe minnet duydum...

Kadın olmak zor...
Mükemmel bir şey olsa da zor...

Benden Bizden dedi ki...

Çok ama çok üzgünüm Elfana :(( Neler yaşamışsın, nasıl bir vurdumduymaza denk gelmişsin. Allah onu bildiği gibi yapsın. Meslekten ihraç edilse yeridir. Bir doğum doktoru herşeyden önce sabırlı, empati kurabilen, anlayışlı ve hoşgörülü olmalı. Gerçi her meslk için geçerli bunlar ama iş doğum olunca elzem geliyor bana. Ne acı zamanlar yaşamışsınız, çok üzgünüm. Küçükken yaşadıklarının benzerini ben de yaşamıştım. İzlediğim Türk filmelerinden bilinçaltıma yerleşen tek şey annelerin avaz avaz doğum yaptıkları ve doğum sırasında öldükleriydi. Hatta kojoya hamile kalınca "Doğururken ölücem ben" diyip vasiyetimi söylemişliğim var. Şurada anlatmıştım: http://bendenvebizden.blogspot.com/2010/09/kolay-dogum-icin.html
Umarım yazının devamı güzel haberlerle dolu olur.
Sevgiler.

Celfin dedi ki...

Tüylerim diken diken ve kanim donmus olarak okudum. Ne cok doktor var boyle davranan. Ve biz "boyle davranmayan,insan olan" versiyonunu ariyoruz, ne acı ...

cuckan dedi ki...

ah güzel arkadaşım, ne insanlıktan yoksun "doktor" kisvesiyle toplumda sayılanlar var. Ne şanssızlık ki onlardan birine denk gelerek yine talihsiz bir olay yaşamışsın, neyseki miniklerin kucağında da bunlar sadece hayatın sana öğrettikleri olarak kalıyor...Ne kadar çoğumuz bu tiplemelerden çekeceğini çekiyor oysaki...

Evren dedi ki...

Ah Elif ya, neler yaşamışsın... Bu arada cesaretine hayran kaldım. Uzun bir süre başka bir siteden duyurmak için aldığın bir yazı zannettim, öyle okudum. Ve senin paylaştığını anlayınca cesaretine hayran kaldım. Umarım daha çok kişi paylaşır da bu münasebetsiz şahıslar doktorluk ünvanlarını kaybeder. Çok geçmiş olsun arkadaşım...

Adsız dedi ki...

Ahh Elfana tüylerim diken diken bir solukta okudum kadınlığın anneliğin en zor halleri bu olsa gerek :(( doktor o kadar önemli ki boylelerine ben insan bile zor diyorum!! allah kimseye boyle acilar yasatmasin.Ayrıca çocuklarımızın yanında konuştuklarımız ne kadar da onemli ahh ahh.

Adsız dedi ki...

35 haftalık bebeğimi kaybettiğimde, doktorun ultrasona bakıp bebek ex demesini hala unutamıyorum. çok acı bir olay. çok zor bir sınav. doktorların da bunu normal birşeymiş gibi kabul ettirmeye çalışmaları daha da kötü...
sevil

Adsız dedi ki...

Off of. Yaşadıklarınız zaten zor, bir de üzerine bu insanlıktan uzak yaklaşım çok acı olmuş. Bana kalırsa doğum konusunda tıp fakültelerindeki müfredat tamamen baştan ele alınmalı. Bir de bölüm gözetmeksizin hastayla nasıl konuşulur ders olarak konmalı. Size yapılanların binde biri başka bir ülkede yapılsa korkunç bir tazminat hakkı doğardı.

Ritalarlar dedi ki...

Cok zor 1 deneyim olmus elifcim. Adina Cok Cok uzuldum. Boyle Doktorlar nasil olurda mesleklerine devam ederler anlamiyorum.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More