Perşembe günü yüzme kursuna; uzunca bir aradan sonra RifBaba da geldi. İşleri hala çok yoğun. Dolayısıyla bir denge tutturmakta hala zorlanıyoruz. Bir kaç haftadır cumartesileri çalışmıyor ve bu; başta Alpi' ye çok iyi geliyor. Pazartesi sabahı iş günü olduğunu bildiği halde, şansını mutlaka deniyor ve "Immmm günaydın. Tatil günü değil mi anne?" diye soruyor.
Perşembe sabahına dönersek; ilk kez kurs çantasını evde unuttuk. Çok komikti aslında. Normalde evden çıkmadan önce çantayı ya Alpi' nin eline ya da babasının eline tutuştururum. Kapıdan çıkmadan önce RıfBaba mutlaka "Çantayı aldınız mı?" diye sorar. Alpi ise henüz yerde duran çanta için "Babaaaa! Çantamı sen taşır mısın? Kolum çok ağrıdı" falan der :) O sabah ise ben Alpi' ye "Çantan kapının önünde;sakın almadan inme" deyip, odalardan birine daldım. RıfBaba "Her şey hazırsa ben aşağıya iniyorum" dedi. Alpi de "Ben babamla iniyorum" dedi ve koşturdu. Ben de çantaya hiiiç bakmadan; nasıl olsa ikisi de duydu diye, çekip kapıyı indim aşağıya. Kursa bir geldik; sürpriiizzzz!
Ben Alpi' yle; çocuğa bıdır bıdır yaparak kurs binasına girdim. RfBaba söylenerek;çantayı almak üzere eve döndü. Alpi de "Duymadım ben senin öyle dediğini" diye savunmaya geçti. Oğlumuzun sorumluluklarını, farkında olamadan biz üstlenmişiz. Aferin bize! İşte bizim evin halleri :))
Aslında tüm bunlara sebep; öğleden sonra yapacağımız hastane ziyaretiydi.
Çok gergindik. Bu hastane olmazsa, diğeri olurdu.. Aslında içten içe korktuğumuz; diğer hastanenin de aynı derecede güvenilmez çıkma olasılığı idi. Yani evet; önyargılı bir şekilde gidiyorduk.
Muhitin uzaklığı, fazla tekin değil diye adlandırılıyor olması ve yakınlarda hiç otopark olmaması beni daha baştan gerdi. Bina girişinde, halkla ilişkilerden sorumlu olan bayan bize çok baştansavma davradı. Doğum içinn hastane araştırdığımızı, orasıyla ilgili karar aşamasında olduğumuz ve hastaneyi; özellikle de doğum servisini gezmek istediğimiz söyledik. İlişkiler konusunda başarısız olduğu belli olan Halkla İlişkiler personeli, yüzümüze dahi bakmadan "Doktorunuzla konuşun" deyip öbür tarafa baktı.
Bir sedyeyi anca diklemesine sığdırabileceğin "sedye asansörü" ile -
Bu, o gün verdiğimiz en doğru kararmış. Kan içindeki çarşafın 1 saattir değişmesini beklemek, ilgi gösterilmediğinin söylenmesi, ortada hemşire/ebe yok denmesi, hijyenin olmadığının söylenmesi... kararımızı çabuklaştırdı. RifBaba da kolumdan tuttuğu gibi; "Burada doğum yapmana müsaade edemem!" deyip, oğlanı da kaptığı gibi çıkardı bizi dışarı. (Aslan koca!)
Cumartesi günü ise 2. hastaneyi gezmek için düştük yollara. Bir gün öncesinde; bir tanıdığımızın 20 gün önce doğum yapmış arkadaşıyla konuştum telefonda. 2. aday hastane ile ilgili, oldukça ayrıntılı konuştuk. Telefonu kapattığımda, neredeyse kararımı vermiştim. RıfBaba ile paylaştım bunu ve güle oynaya bindik arabamıza.
Haftasonu olduğu için; beklediğimiz gibi, hastane biraz tenhaydı. Girişte bir beyefendi karşıladı bizi. Güleryüzlü, ilgili ve bilgili idi. Doktorumuzu ve geliş sebebimizi çıtlattık. Yine 3. kata telefon edip, haber verdi. 3. katta bizi bu kez bayan bir hasta bakıcı karşıladı.
Elf: Daha önce hiç ssvd tecrübeniz oldu mu?
Ebe: 2 tane oldu. İlk doğumumuzun üzerinden kaç sene geçti?
Elf: 6 sene
Ebe: Hımmm... En az 8 sene gereklidir.
Elf: Af buyur??? Bütün ssvd yanlısı doktorların söylediği 2 sene!
Ebe Hanım' ın ilk ssvd tecrübesinde, annenin ilk çocuğu 8 yaşındaymış ve böyle bellemiş olayı anlaşılan. Pek bilgili olmadığını düşündürdü bana. Yine de doktorum olacak yanımda diye içimi rahatlattım. Fakat sohbetin ilerleyen kısmı kanımı dondurdu. 8 sene konusunda ısrarcı çıktı bizim Ebe Hanım. İkinci ssvd tecrübesini anlatmaya koyuldu: İlk doğumunu 2 sene önce ölü doğum olarak gerçekleştiren bir anne adayı varmış. 2 sene sonra ssvd için hastanedeymiş. Doğum başladığında koridorda yürümeye, rahatlamaya çalışıyormuş. Sonrasını çok ama çok ayrıntılı anlatı. Ben, bu yazıyı okuması muhtemel anne adayları; özellikle ssvd adaylarını düşünerek ayrıntılı aktarmayacağım. Şu kadarını yazayım ki; bebeğin ne yazık ki kaybedildiği korkunç kanlı bir rüptür hikayesiydi. Kendimi bir an için; 11 yaşında kampta ateş başında, korku hikayeleri dinleyen çocuk gibi hissettim.. Ssvd yanlısı olmayanların veya yetersiz bilgisi olanların; karşısındaki caydırmak için bunu yapmasına alışkınım maalesef. Ya yeni araştıran bir anne adayı olsaydı orada? Ya kafasında soru işaretleri olan bir çift olsaydı orada? Bir profesyonelin bunu yapması hiç de etik değil. Daktır T.' nin de dediği gibi; hatta terbiyesizlik, boşboğazlık ve aptallık.
Hastane hakkında bir kaç merak ettiğimiz bilgiyi de alarak çıktık.
Alpi' ye gebeyken hastane gezisi yapmak hiç aklımıza gelmemişti. O kadar güveniyorduk ki doktorumuza; her şey çok güzel olacak gibi gelmişti. Olmayabiliyormuş meğerse.. O yüzden nacizane tavsiyem; doktorunuzu araştırdığınız gibi, hastaneyi de araştırın. Personelle önceden bir tanışın.
*Biterken; biz yine Bodrum' dayız. Bodrum geçen seferki gibi çıkmadı. Çok sıcak, nem çok yüksek. bu haliyle İzmir' i mumla aratatacak gibi.
Fotoğraflar; "Karayip Korsanları" hasretiyle yanıp tutuşan Alpi' ye; Gül teyzesinin taa Almanya'dan yolladığı PlayMobile Korsan oyuncakları. Tekrar teşekkür ediyoruz Gül teyzesi. Alpi' yi çok ama çok mutlu ettin. Bıcırıkları gözlerinden öperiz :)
4 yorum:
Merhaba,
Bende merak ediyorum SSVD'nin nasıl olduğunu, yani bende istiyorum aslında 2. çocuğumda ama sanırım Türkiye'de yada İstanbul'da pek yaygın değilmiş.Şu an bebeğim 20 aylık ve biraz daha zaman geçmesini bekliyorum 2. için.Bakalım kısmet olursa sizin tecrübelerinizden de faydalanırım :)
Not: Bu arada nurturia'da georgia ben :)
Selam georgia,
SSVD konusunu destekleyen doktorlarimiz ve tercih eden annelerimiz gunden gune artiyor. Yakin zamanda daha ayrintili bilgiler paylasabilirim umarim. Sevgiler.
Merhaba
Blogunuzu yeni kesfedip hemen takibe aldim:)
Sizide benimkine beklerim.
http://komirra.blogspot.com
Hosgeldiniz Ozge:)
Yorum Gönder