Yol hikayeleri

 
Baba-oğul pek bi sırnaşıklar bu ara. Devamlı kucaklar, uyurken birbirlerine dönüp sarılmalar falan. Ne çabuk bitti anne düşkünlüğü? Halbuki ben yeni yeni keyfini çıkartıyordum.


Geçtiğimiz hafta sonu yine lacivertin derinliğinde kayboldum ben. Yollardan başlayayım.


Milas' taki "Karacabel Tüneli". Bu tünelden geçince-Bodrum' a doğru-yol üzerinde sağlı sollu tezgahlar olurdu. Yerlilerin topladıkları kekikler, kantaron yağı, kendi yemişleri, zeytinler... Sadece bu görüntü bizi çok şaşırttı.


Alışkın olduğum herşey, çocukluk anılarım, hepsi betonların altında kalıyor! Aslında sebep, "medeniyet". Yollar genişletiliyor.
Böyleyken

Böyle oluyor.


"Bafa Gölü". Yıllar var ki göl başında mola verip bir çay içmeyeli. En son annenem, annem, babam, ben & kardeşim; ayaklarımız zift içinde kala kala göl keyfi yapmıştık :) Biliyorum, buralara da el atılacak & harekete geçmezsem, bir pişmanlık daha yaşayacağım. O zaman, ilk Bodrum yolculuğumuzda RifBaba' nın kulağına fısıldana...




Yollarda gözüme takılanlardan



Bence yarımadanın en güzel manzaraları kapmış bu üçü.





Bu otel hakkında bilgisi olan?


Çok akıllıca geliyor her gördüğümde :)



Bu ikisi de, gözü dönmüşler için.


Haziranın ortası yollar bu romantiklerle doluydu :)


Bir incire bir de böğürtlene hayır diyemem! Devam edecek..

*Biterken RifBaba yeni yol hikayelerinin peşinde, Alpi televizyona hasret; arayı kapatıyor, Claude Challe' den ismini bilmediğim bir şarkı çalıyor :)


0 yorum:

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More