3-3,5 yaşlarındaydım mizah dergileriyle ilk tanıştığımda. Kubi' nin elinde görüyordum hep. O, okuyup bana da açıklardı. Ben de gülerdim.
İstanbul demek, teyze çocukları demekti o zamanlar. Levent Abime pek ilişmezdim. O büyük olandı; sağını solunu kestiremezdim. Çocuk aklı işte.. Esin ablanın odası Dünya Gençlik Merkezi' nin Koşuyolu şubesi gibiydi. O biblolar, o kız çocuğu zımbırtıları. Bir kere kendi odası vardı. Bir de makyaj yapardı. Bebeklerini kurcalamama da fazla tepki vermezdi. Dördümüzün azması; teyzemin terliği hizalamasıyla boyut kazanırdı. Hepimiz üst kat merdivenlerine koştururduk. Arkada kalıp terliği yiyen genelde Kubi olurdu.:)Amerikan esprileri vardı sonra. 3' ü yere oturur annemi bayıltana kadar güldürürlerdi. Anneannem, teyzelerim&dayıma da çok düşkündüm ama Kubi' nin yerini kimseler tutamazdı. Kubi nereye; ben oraya. Arka bahçelerindeki ağaçlardan bana meyve toplardı. Herkes toplardı ama O; istediğim kadar yememe izin verirdi. Daha sonra 15-16 yaşlarımda eve sürüne sürüne gitmeme yetecek kadar içmeme izin verdiği gibi. Her fırsatta basketbol oynardı. Yıllar sonra ben de okul takımındaydım. Hem de maçlara lisanssız çıkan yegane model olarak. Beni de yanında götürmekten vazgeçmesin diye "Otur&buradan beni izle" ikazına; bacaklarım uyuşsa bile; değil hareket etmek; nefes bile almadan uyardım. Evden çıkarken havalı Nike' larını bağlayışını beklemek çok eğlenceliydi çünkü ardından kafasını eğerdi&jöle niyetine saçlarına limonu ben sıkardım. O dev kulaklıklarından birlikte Esin ablanın odasında Jacko dinlerdik. Thriller' ın sonundaki kahkahada walkmaninin sesini dayayıp beni korkudan ağlatsa da; nasıl olsa Levent abim O' nu bi temiz pataklayıp kanımı yerde komazdı. O'nun Ken' i benim Barbie' mi hep dövüp kavgayı kazansa da sonuçta maçı sattığım için; dondurmamı alırdı. Aralarında yaşı en küçük olan; kısaca Kubi diyebildiğim bi O vardı. Herşeyden önce anlamasam da komik dergileri vardı O' nun.
O sabah odasını düzenliyordu, ben de yanında oturuyordum. Tavan arasındaki asıl hazine olan birikmişleri görünce gözlerim pörtlemişti. O yaş için akıllara zarar bir keşif! O gün dışarıya çıkmadım O'nunla. Saatlerce, özenle sıralanmış Limon' larını inceledim. Sonra büyüdük, LeMan oldu. Bi ara Kubi' ye sormuştum da artık okumuyormuş. Ne hayal kırıklığıydı. Ben okumaya devam ettim. RifBaba' yla tanıştığımda; O da 6 yaşından beri takipçi çıkmıştı. Aman ne sevinmiştim! Güçlerimizi birleştirdik, hayatlarımızı birleştirdik. Öküz&Git' i ekledik; Penguen&Uykusuz' a bölündük.
Tüm bu hatıralar Kaan Sezyum' un bu haftaki yazısını okumamla gizlendikleri yerlerinden çıktılar.
Yıllar geçti; teyze çocukları dağıldılar bir bir.. Biri Antalya, biri Almanya, biri de İngiltere' de yaşıyorlar. Çok isterdim şu an yanınızda olabilmeyi. Çocukluğumun o dönemini ve sizleri çok özledim.
2 yorum:
Hem nostaljik, hem romantik bir yazi olmus :)) Ingiltere'de yasayan hangisi? Kubi mi, Levent abi mi? :))
Kubi:)
Yorum Gönder